KANTARON
3,56 TL
Kategori
Kantaron, Tausendgüldenkraut, Centaurium ereythraea RAFN. Syn: minus
MOENCH, Centarium umbellatum GILIBERT., Erythaea centaurium BORKH.
Kantaron çiçeği
Küçük kantaron
Kırmızı kantaron
Ateş otu
Mide otu
Acı ot
Gülden otu
Familyası: Çentiyangillerden, Enziangewâchse, Gentianaceae
Drugları: Kantaron otu; Centaurii herba
Kantaronun kökleri hariç yaprakları, çiçekleri ve sürgünleri çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Kantaronu Çenmtiyangillerin abir alt grubu olan Erythracinaegillere dahildir ve takriben 40 civarında türü mevcuttur. Bizi ilgilendiren en etkin, en yaygın ve en çok kullanılan bu kantarondan başka yetiştiği bölgelerde aynı maksatla kullanılan türlerde mevcuttur. Bunlardan bazıları;
a) Ortadoğu?da yetişen kantaron; Centaurium spicatum, Şili Kantaronu; Centaurium chillenese, Meksika kantaronu; Centaurium mexikana ve Macar kantaronu; Centaurium Littorale?yi sayabiliriz. Latince centum=100, Aurum=altı yani yüz altın anlamına gelir. Eskiden bir torbasına 100 altın ödenmiş ve zamanla bin altın (Bin altın otu) diye anılmıştır.
Botanik: Kantaron Kuzey Afrika, Kuzey Amerika, Güney ve Orta Avrupa ile Güneybatı Asya?da kendiliğinden yabani olarak yetişir. Kantaron bir veya iki yıllık otsu bir bitki olup 20-50cm boyuna ulaşır. Yarıya kadar tek gövde dik, dört köşeli, tüysüz, yarıdan sonra oldukça çok sık çatallıdır. Alt yaprakları yere yapışık, rozet şeklinde, gövde yaprakları uzun bir yumurta şeklinde, ucu sivri, gövdeye oturmuş iki adet karşılıklı bir sonraki ile çapraz, kenarları hafif kalkık ve en üstteki yaprakları ise mızrak şeklindedir. Çiçekleri 5 adet pembe, kırmızımsı pembe veya açık pembe renkte oval şekilde, taç yaprakları ortada, 5-6adet döllenme tozlukları bulunur. Kantaron Çentiyangillerden olmasına rağmen çiçek geriden bileşikgillerden olduğu gibi şemsiyecikler ve şemsiye demetlerinden meydana gelir.
Yetiştirilmesi: Türkiye?nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetişebilir. Mart ve Nisan ayında kaslarda veya seralarda yetişen Kantaron fideleri Mayıs?ta bahçelere ekilir.
Hasat zamanı: Yerden 5cm yukarıdan kesilerek bağ yapılan Kantaron gölgede, havalı bir yerde kurutularak kaldırılır veya taze olarak tentür yapımında kullanılır. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş?te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar?da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Kullanılması:
a) Komisyon E?nin 06.07.1988 tarih ve 122nolu Monografi bildirinse göre Kantaron başta iştahsızlık ve hazımsızlık rahatsızlıklarına karşı kullanılır.
b) Halk arasında mide asidi yetmezliği, mide zafiyeti, midenin küsmesi, mide ve bağırsakları üşütme, iştahsızlık, def-i hacette zorlanma, karaciğer ve safra rahatsızlıklarında ve kansızlığa karşı kullanılır.
Açıklama: Kantaronun acılık değeri 3500 yani 1/3500 defa sıvılaştırılsa dahi acılığı hissedilmektedir. Kantaron otu birçok özellikleri bakımından Çentiyan köküne benzer. Fakat Çentiyan kökü biraz daha etkili ve acıdır. İştahsızlık bir hastalık değildir. Çeşitli hastalıklardan sonra insanda açlık duygusunun azalması ile ortaya çıkar. Mide yeterince asit üretemez ve kişide açlık hissi uyanmadığından bir şey yemez. Vücudun bütün dengeleri alt üst olmuştur ve bu dengeleri yeniden kurmak gerekir. Genellikle grip, ateşli ve bulaşıcı enfeksiyonlar, üşütme, sinirsel ve ruhi dengesizlikler ve hiçbir besin değeri olmayan çicolata, cips veya aşırı et gibi yiyecekler veya aşırı kimyasal ilaç alma, kahve, siyah çay ve alkol gibi içecekler ile sigara bağırsakların yapısını bozar. Bağırsaklarda 100 million (katrilyon) faydalı bakterinin (bağırsak florası ) bir kısmı patolojik bakterilere (Zararlı bakterilere) dönüşür ve diğer taraftan çok zararlı bağırsak mantarları üremeye ve zehirli alkoller ve gazlar (metan, etan, supropan, heksan, metanol, propanol vb.) üretmeye başlar. Neticede kişide çok çeşitli hastalıklar; romatizma, nikris, sinirsel bozukluklar ve unutkanlık gibi haller ortaya çıkar. Eskiden Osmanlılar akşamları etli, yumurtalı, peynirli, yağlı (hayvansal yağ ) yemekler yemezler ve hafif zeytinyağlı yemekler yerlerdi. Bu nedenle de sağlıklıydılar. İkinci bir husus ise sünnete uyarak yavaş, az yemek ve çok çiğneyerek beslenirdiler. Amerikalı Dr.Howart Hay 1920?li yıllarda yaptığı araştırmalarda ayrı beslenmeyi keşfetmiştir. Buna göre proteinli besinler et, yumurta ve mamulleri ile balık ve peynir çeşitlerinin karbonhidratlı besinler; tahıllar (ekmek, hamurlu maddeler, buğday, pirinç vb.), bakliyat (fasulye, mercimek, nohut), patates, şeker ve balın aynı anda yenmemesini, yenirse sindirimin zor olacağını, tarafsız (natürel) besinler; sebzelerin, şifalı bitki çayları, baharatlar ve mantarların her iki gruba karıştırılıp yenebileceğini ifade etmiştir. Meyveleri ise proteinli besinlerden 10-30dk önce yenmelidir. (Peygamber Efendimiz (s.a.v) böyle yapardı. Şayet meyveler proteinli besinlerle aynı anda yenirse büyük zincirli polimer protein molekülleri, meyvelerin birleşimindeki vitaminler, mineraller ve diğer bileşikler bağırsaklardan alınarak (absorbe) kana geçmez ve böylece meyvelerden istifade edememiş oluruz. Bu nedenle meyve önce yenmelidir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise proteinli besinleri parçalayan enzimlerin mide tarafından üretildiği, karbonhidratlı besinleri parçalayan enzimlerin ise tükürük bezleri tarafından üretildiği tespit edilmiştir ve proteinli besinlerle karbonhidratlı besinlerin aynı anda yenilmesinin sağlığa zararlı olduğu tespit edilmiştir. Mesela etli ekmek veya peynirli ekmek, yumurtalı ekmek, etli kuru fasulye vb. besinleri sayabiliriz. Az yemekte çok önemlidir. 1980?de inşaatta çalışırken benim kahvaltımda veya öğle yemeğimde yediğim 4-5 almanın yiyeceğine bedeldi. Oysa Türkler arasında ben normalden az yemekteydim. Peygamber Efendimizin (s.a.v) günde en fazla iki defa yemek yediği ve sofrada iken 13 lokmadan fazla yemediği bilinmektedir. Almanya?nın kara ormanlar kliniğinde 21 gün oruç kürü 2500Euro tutmaktadır. Oysa biz her yıl 4 hafta gönüllü oruç tutmaktayız.
Çayı: Kantaron otunun çayı hem infus (haşlama) hem de dekokt (kaynatma) ve hem de mazerat (soğuk suda önce 6-10saat bekletilip sonra kaynatma) ile hazırlanabilir. Bir kahve kaşığı Kantaron otu demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edildikten sonra 5-10dk demlenmesi beklenir ve süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati?de: Kantaron otunun sert gövdesi hariç yaprak çiçek ve taze sürgünlerinden 50gr bir şişeye konur ve üzerine 500ml %70?lik etanol ilave edilir. şişe güneş ışınlarından uzakta iki günde bir çalkalamak suretiyle 4-6hafta muhafaza edilir. bu süre sonunda süzülerehk Homeopati?de <>adı ile anılan tentür elde
edilir. Tentür yapımında Çentiayn kökü daha çok tercih edilmektedir.
Şayet Çentiyan kökü temin edilemez ise Kantaron otu ile tentür yapılır.
Bu tentürden günde 4-5defa 10-15damla 4-6hafta süreyle alınır. Gerek
duyulursa bu süre uzatılabilir.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir'i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.
Kantaron çiçeği
Küçük kantaron
Kırmızı kantaron
Ateş otu
Mide otu
Acı ot
Gülden otu
Familyası: Çentiyangillerden, Enziangewâchse, Gentianaceae
Drugları: Kantaron otu; Centaurii herba
Kantaronun kökleri hariç yaprakları, çiçekleri ve sürgünleri çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Kantaronu Çenmtiyangillerin abir alt grubu olan Erythracinaegillere dahildir ve takriben 40 civarında türü mevcuttur. Bizi ilgilendiren en etkin, en yaygın ve en çok kullanılan bu kantarondan başka yetiştiği bölgelerde aynı maksatla kullanılan türlerde mevcuttur. Bunlardan bazıları;
a) Ortadoğu?da yetişen kantaron; Centaurium spicatum, Şili Kantaronu; Centaurium chillenese, Meksika kantaronu; Centaurium mexikana ve Macar kantaronu; Centaurium Littorale?yi sayabiliriz. Latince centum=100, Aurum=altı yani yüz altın anlamına gelir. Eskiden bir torbasına 100 altın ödenmiş ve zamanla bin altın (Bin altın otu) diye anılmıştır.
Botanik: Kantaron Kuzey Afrika, Kuzey Amerika, Güney ve Orta Avrupa ile Güneybatı Asya?da kendiliğinden yabani olarak yetişir. Kantaron bir veya iki yıllık otsu bir bitki olup 20-50cm boyuna ulaşır. Yarıya kadar tek gövde dik, dört köşeli, tüysüz, yarıdan sonra oldukça çok sık çatallıdır. Alt yaprakları yere yapışık, rozet şeklinde, gövde yaprakları uzun bir yumurta şeklinde, ucu sivri, gövdeye oturmuş iki adet karşılıklı bir sonraki ile çapraz, kenarları hafif kalkık ve en üstteki yaprakları ise mızrak şeklindedir. Çiçekleri 5 adet pembe, kırmızımsı pembe veya açık pembe renkte oval şekilde, taç yaprakları ortada, 5-6adet döllenme tozlukları bulunur. Kantaron Çentiyangillerden olmasına rağmen çiçek geriden bileşikgillerden olduğu gibi şemsiyecikler ve şemsiye demetlerinden meydana gelir.
Yetiştirilmesi: Türkiye?nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetişebilir. Mart ve Nisan ayında kaslarda veya seralarda yetişen Kantaron fideleri Mayıs?ta bahçelere ekilir.
Hasat zamanı: Yerden 5cm yukarıdan kesilerek bağ yapılan Kantaron gölgede, havalı bir yerde kurutularak kaldırılır veya taze olarak tentür yapımında kullanılır. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş?te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar?da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur.
Kullanılması:
a) Komisyon E?nin 06.07.1988 tarih ve 122nolu Monografi bildirinse göre Kantaron başta iştahsızlık ve hazımsızlık rahatsızlıklarına karşı kullanılır.
b) Halk arasında mide asidi yetmezliği, mide zafiyeti, midenin küsmesi, mide ve bağırsakları üşütme, iştahsızlık, def-i hacette zorlanma, karaciğer ve safra rahatsızlıklarında ve kansızlığa karşı kullanılır.
Açıklama: Kantaronun acılık değeri 3500 yani 1/3500 defa sıvılaştırılsa dahi acılığı hissedilmektedir. Kantaron otu birçok özellikleri bakımından Çentiyan köküne benzer. Fakat Çentiyan kökü biraz daha etkili ve acıdır. İştahsızlık bir hastalık değildir. Çeşitli hastalıklardan sonra insanda açlık duygusunun azalması ile ortaya çıkar. Mide yeterince asit üretemez ve kişide açlık hissi uyanmadığından bir şey yemez. Vücudun bütün dengeleri alt üst olmuştur ve bu dengeleri yeniden kurmak gerekir. Genellikle grip, ateşli ve bulaşıcı enfeksiyonlar, üşütme, sinirsel ve ruhi dengesizlikler ve hiçbir besin değeri olmayan çicolata, cips veya aşırı et gibi yiyecekler veya aşırı kimyasal ilaç alma, kahve, siyah çay ve alkol gibi içecekler ile sigara bağırsakların yapısını bozar. Bağırsaklarda 100 million (katrilyon) faydalı bakterinin (bağırsak florası ) bir kısmı patolojik bakterilere (Zararlı bakterilere) dönüşür ve diğer taraftan çok zararlı bağırsak mantarları üremeye ve zehirli alkoller ve gazlar (metan, etan, supropan, heksan, metanol, propanol vb.) üretmeye başlar. Neticede kişide çok çeşitli hastalıklar; romatizma, nikris, sinirsel bozukluklar ve unutkanlık gibi haller ortaya çıkar. Eskiden Osmanlılar akşamları etli, yumurtalı, peynirli, yağlı (hayvansal yağ ) yemekler yemezler ve hafif zeytinyağlı yemekler yerlerdi. Bu nedenle de sağlıklıydılar. İkinci bir husus ise sünnete uyarak yavaş, az yemek ve çok çiğneyerek beslenirdiler. Amerikalı Dr.Howart Hay 1920?li yıllarda yaptığı araştırmalarda ayrı beslenmeyi keşfetmiştir. Buna göre proteinli besinler et, yumurta ve mamulleri ile balık ve peynir çeşitlerinin karbonhidratlı besinler; tahıllar (ekmek, hamurlu maddeler, buğday, pirinç vb.), bakliyat (fasulye, mercimek, nohut), patates, şeker ve balın aynı anda yenmemesini, yenirse sindirimin zor olacağını, tarafsız (natürel) besinler; sebzelerin, şifalı bitki çayları, baharatlar ve mantarların her iki gruba karıştırılıp yenebileceğini ifade etmiştir. Meyveleri ise proteinli besinlerden 10-30dk önce yenmelidir. (Peygamber Efendimiz (s.a.v) böyle yapardı. Şayet meyveler proteinli besinlerle aynı anda yenirse büyük zincirli polimer protein molekülleri, meyvelerin birleşimindeki vitaminler, mineraller ve diğer bileşikler bağırsaklardan alınarak (absorbe) kana geçmez ve böylece meyvelerden istifade edememiş oluruz. Bu nedenle meyve önce yenmelidir. Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise proteinli besinleri parçalayan enzimlerin mide tarafından üretildiği, karbonhidratlı besinleri parçalayan enzimlerin ise tükürük bezleri tarafından üretildiği tespit edilmiştir ve proteinli besinlerle karbonhidratlı besinlerin aynı anda yenilmesinin sağlığa zararlı olduğu tespit edilmiştir. Mesela etli ekmek veya peynirli ekmek, yumurtalı ekmek, etli kuru fasulye vb. besinleri sayabiliriz. Az yemekte çok önemlidir. 1980?de inşaatta çalışırken benim kahvaltımda veya öğle yemeğimde yediğim 4-5 almanın yiyeceğine bedeldi. Oysa Türkler arasında ben normalden az yemekteydim. Peygamber Efendimizin (s.a.v) günde en fazla iki defa yemek yediği ve sofrada iken 13 lokmadan fazla yemediği bilinmektedir. Almanya?nın kara ormanlar kliniğinde 21 gün oruç kürü 2500Euro tutmaktadır. Oysa biz her yıl 4 hafta gönüllü oruç tutmaktayız.
Çayı: Kantaron otunun çayı hem infus (haşlama) hem de dekokt (kaynatma) ve hem de mazerat (soğuk suda önce 6-10saat bekletilip sonra kaynatma) ile hazırlanabilir. Bir kahve kaşığı Kantaron otu demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edildikten sonra 5-10dk demlenmesi beklenir ve süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati?de: Kantaron otunun sert gövdesi hariç yaprak çiçek ve taze sürgünlerinden 50gr bir şişeye konur ve üzerine 500ml %70?lik etanol ilave edilir. şişe güneş ışınlarından uzakta iki günde bir çalkalamak suretiyle 4-6hafta muhafaza edilir. bu süre sonunda süzülerehk Homeopati?de <
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.
Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir'i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!